Nasıl Konuşalım? İletişim sadece iyi konuşmayı değil iyi bir dinlemeyi de içeren iki taraflı bir aktivitedir. Öğrenilen bir beceri olan iletişim sadece bilmekle başarılamaz. En önemlisi iletişim için istek olmalıdır. İstek olduktan sonra iyi iletişimi sağlayan özellikler ise şunlardır:
- İletişim tek taraflı olmaz
- İletişimde tek tarafın kazanması aslında kaybetmektir (karşı taraf desteklenmelidir)
- Karşı tarafın bizi anlaması bizim de sorumluluğumuzdur
- Uygun zaman/yer/koşullarda (psikolojik-fizyolojik)konuşulmalı (dokunmanın gücü kullanılmalı)
- Sigorta attıran sözcükler kullanılmamalı
- Sigorta attıracak davranışlarda bulunulmamalı
- Tek konuda (belirlenen) kalınmalı
- Eskiyi konuşmamalıyız (bugünü konuşurken)-örnek vermemeliyiz
- Konuşmanın amacını baştan belirlemeliyiz
- Söylenen sözler dikkate alınmalı araya düşünce katılmamalı.
Ben Biz Hepimiz
Aile sözcüğü kelime olarak tek bir birimi ifade eder. Bu tek birime baktığımızda ise değişik parçalardan oluşan bir bütün ile karşılaşırız. Karşımızda birey, karı-koca, ebeveyn ve çocuk-çocuklardan oluşan bir bütün vardır. Onun için aile bütünlüğünü oluşturan bu farklı parçalardan herhangi birinde olan bir değişiklik sadece kendini değil tüm parçaları etkiler. Bunun bir örneği ev dışında profesyonel bir bakım gereksinimi duyulması durumudur. Bireyin kendi sağlığı için ailenin bu bütünlüğünden mekan olarak ayrılması tüm aileyi etkiler. Bu etkilenme anlık bir durum değil değişik duygu, düşünce ve davranışları içeren bir süreçtir.
Çocuklar BÜYÜDÜ, anne babalar YAŞLANDI. BİZ?
Sağlıklı aile ilişkisinde çocuklar büyüyüp evden ayrıldığında ve anne-babalar yaşlandığında yapılması gereken karı-kocanın “Biz nasılız? sorusunu sorabilmeleri ve doğru cevapları bulabilmeleridir. Öncelikle bu soruyu sormak için bizlerin zamanı olmuyor ve biz bu soruyu sormadan hayatı devam ettiriyoruz. Bu soruyu sormak için zaman olmamasının temelde 2 nedeni var;
- Kendi çocuklarımıza iyi bir “güle güle” diyemiyoruz.
- Anne-babalarımıza iyi bir “yeniden merhaba, hoş geldin” diyemiyoruz.
Diyemeyince de ya çocukların ya da ana-babaların bazen de her ikisinin içinde kayboluyoruz. Çocuklarımıza iyi bir “güle güle”, anne-babalarımıza da iyi bir “yeniden merhaba, hoş geldin” diyebilmek “kimin iyiliğine” sorusunun cevabını “hepimizin iyiliğine” şeklinde vermemizi sağlar. Görülecektir ki bunu başarabilmek temelde bizi memnun etmekle beraber hem çocuklarımızı hem de anne-babalarımızı mutlu edecektir.
Çocuklarımıza iyi bir “güle güle”, anne-babalarımıza da iyi bir “yeniden merhaba, hoş geldin” diyememenin nedeni ne? Bu kimin suçu? “Sözde ayrı evleri var ama bizden çıkmıyorlar – çocuklarımız için diyoruz” “hep onlarla ilgilenelim istiyorlar – anne-babalarımızın isteği” gibi şikayetlerimizin nedeni onlar değil biziz. Uygun tepki vermeyi bilmememiz nedeni ile bu sıkıntıları yaşıyoruz. Onlar bunları söyleseler, yapsalar da biz uygun tepkileri göstererek hak etmediğimiz mağdur konumundan kurtulabiliriz.
Biz? sorusunu sormak için zamanımız olduğunda da;
- Buna cesaret edemiyoruz
- Doğru cevaplar bulamıyoruz.
- Bulduğumuz doğru cevapları uygulamıyoruz.
“Doğru, tamam, biliyorum… ama… olmuyor, yapılmıyor, yapamıyoruz” ya da “yapıyorum ama olmuyor” gibi cevapları mazeret olarak kullanıyoruz. Olması gerekense öncelikle fiziksel sağlığımıza önem vermek. İkinci olarak da karı-koca olarak evlilik tanımımızı güncellemek. Bu güncellemede dikkat edilecek konu ise yaşanan günün gerçeklerine göre gerçekçi beklentilerle bu güncellemenin yapılmasıdır. Özellikle daha önceki yıllarda kaçırdıklarımızı, yapamadıklarımızı yakalamak, yapmak hedef olmamalı. Bir anlamda bugünün koşullarına göre yeni evli karı-koca gibi bu evliliği tanımlayıp ona göre yaşamak gerekiyor.
Özetle, iyi bir “biz” olabilmek için korumamız gereken konum yetişkin çocuk “anne-babası”, anne-babanın “yetişkin çocuğu” ve bir birimizin “eşi” olduğumuzdur.