Kaç yaşında olursanız olun şuan bir daha olamayacağınız kadar gençsiniz. Şimdi bir düşünün, anı defterinizi açın ve gidebildiğiniz kadar eskiye gidin. Hani okuldaki en yakın arkadaşlarınızla geçirdiğiniz vakitleri hatırlayın. Şen kahkahalarınız işitin, gökyüzünün ne kadar da parlak renklerin ne kadarda canlı olduğunu, içinizi saran o coşkulu sıcacık anları hatırlayın.
Biliyorum daha hepsi dün gibi değil mi? Kim bilir belki de aradan kırk yıl, beklide altmış geçmiştir ama kaç yaşında olursanız olun hepsini daha dün gibi hatırlıyorsunuz değil mi? Koca bir ömür var arada ama hepsi sanki dün gibi.
Peki bir şey sormak istiyorum, on sene veya yirmi sene sonrada düşündüğünüzde bu günü yine aynı şekilde hatırlamayacak mısınız? Evet şimdi uzun uzun felsefi konulara giderek zamanın aslında olmadığını yaşadığımız şu anın dışında kalan geçmiş ve gelecek tüm zamanların sadece düşünceden ibaret olduğunu anlatmak isterdim size.
Ama yapmayacağım çünkü farkında olmadığınız daha da önemli bir yanılgının içindesiniz şuan. Hemen bir ayna bulun ve sanki bir başkasına hiç tanımadığınız birine bakar gibi bakın ona. Sanki ilk defa görüyormuşsunuz gibi merhaba deyin, gülümseyin, tanımaya çalışın.
Bilmiyorsunuz onu yani aynadaki sizi bu son görüşünüz aslında. Geçen her an ve aynaya her baktığınızda gördüğünüz kişide değişmekte an ve an. Ve bir daha onu bu kadar genç göremeyeceksiniz ne yazık ki. Ama üzülmeyin hemen, dedik ya farkında olmadığınız daha büyük bir yanılgı var aslında.
Evet kaç yaşında olursanız olun şimdi, şuan en genç olduğunuz yaştasınız. Bu dünya sizin mutlu olmanız için var. Sizin tat almanız zevk duymanız gülümsemeniz için var. Unutmayın bu dünyadaki ilk ve en önemli amacınız mutlu olmak.
Oda şimdi şu an, gerisi teferruat…